Suriye'ye müdahale: Gönülsüzler koalisyonu

02.09.2013 Vatan

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Rusya ve Çin vetoları yüzünden Suriye karşıtı bir karar alması imkansız. Bu yüzden Ankara, Şam’ın doğu banliyösü Guta’daki kimyasal silahlı katliamın ardından, tıpkı daha önce Kosova için olduğu gibi bir “gönüllüler koalisyonu”nun kurulaması ve Suriye’ye müdahale etmesini istedi. Burada esas adres NATO ve tabii ki Washington’du. Almanya, İtalya gibi ülkeler baştan “biz yokuz” dediler. Buna karşılık İngiltere ve Fransa, ABD’nin başını çekeceği bir koalisyonda yer alacaklarını ifade edince tüm dünya müdahaleyi beklemeye başladı.
Fakat önce parlamentonun red oyu verdiği İngiltere yan çizdi. Ardından ABD Başkanı Obama, kimyasal silahın Beşşar Esad/Baas rejimi tarafından kullanıldığına emin ve bunu cezasız bırakmamakta kararlı olduğunu söyledi ancak Kongre’nin onayını arayacağını belirterek müdahaleyi en azından ertelemiş oldu.
Sonuçta ilginç bir durumla karşı karşıyayız: ABD’nin acelesi yok; dün Irak’ı işgal koalisyonun ikinci önemli parçası İngiltere dışarda kaldı; dünkü Irak operasyonuna en fazla çomak sokan Fransa ve Türkiye ise müdahale için çok istekli.

Herkesin müdahalesi farklı

Ne var ki Paris ve Ankara’nın muhtemel bir müdahaleye aynı anlamı yüklemedikleri kesin. Örneğin Başbakan Erdoğan müdahalenin Esad rejimini yıkmayı hedeflemesinin şart olduğunu söylerken Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande Le Monde Gazetesi’ne verdiği mülakatta şöyle dedi: “Şam’ın kimyasal katliamı cezasız kalamaz, kalmamalı. Ama Suriye’yi ‘özgürleştirme’yi veya diktatörü devirmeyi hedefleyecek uluslararası bir müdahale taraftarı değilim.”
Gerek Hollande’ın bu sözleri, gerekse Obama’nın “başkalarının savaşına dahil olmayacağız” demiş olması Ankara’nın dış müdahale yoluyla Suriye’de rejim değişikliğini gerçekleştirme, en azından hızlandırma stratejisinde yalnız kaldığını gösteriyor.
Aynı mülakatta Hollande’a, Libya ve Mali’deki Fransız müdahalesinin daha kapsamlı olduğu hatırlatıldığında “oralardaki koşullar farklıydı” cevabını veriyor. Tabii ki koşullar farklı ancak gerek Paris’in, gerekse Washington’un Esad/Baas rejiminin yıkılması konusunda eskisi kadar hevesli olmamalarının nedenleri farklı ve bunların üzerinde düşünüp tartışmamız gerekiyor.

El Kaide faktörü

Öncelikle çok vahim bir hesap hatası yapıldı: Muhalefet olduğundan daha güçlü, rejimse olduğundan daha güçsüz sanıldı. Öyle ki rejime haftalar, en fazla aylarla ömür biçildi. Ne var ki rejim beklenenden dirençli çıkınca muhalefet daha da zayıfladı. Özellikle askeri alandaki zayıflığın telafisi için, tıpkı bir zamanlar Afganistan’da olduğu gibi El Kaide ile bir şekilde irtibatlı, deneyimli radikal İslamcılar devreye sokuldu. Onlar ön plana çıkınca, hele gerçekleştirdikleri vahşi infazların görüntüleri dünyaya yayılınca da Suriye muhalefetinin meşruiyetine ciddi ölçüde halel geldi.
Buna en son örnek olarak “Rojava” adı verilen, ağırlıkla Kürtlerin yaşadığı Suriye’nin kuzey bölgelerinde El Kaide çizgisindeki bazı örgütlerin Esad rejimine ek olarak, hatta ondan daha fazla, Kürt örgütleriyle çatışmasını, yerel halka yönelik katliam iddialarını gösterebiliriz.
Aslında Rojava’da yaşananlar Suriye muhalefetinin meşruiyet krizinin aşılmasına vesile olabilirdi. Suriye Kürtlerinin önde gelen örgütlerinden olan, Abdullah Öcalan çizgisindeki PYD’nin eşbaşkanı Salih Müslim’i iki kere ağırlayan hükümet, onun şikayetlerini dikkate alıp beklentilerini yerine getirse, diğer bir deyişle Türkiye’yi, Suriye’de varlık gösteren radikal İslamcı gruplar için bir tür cazibe merkezi olmaktan çıkarsa çok şey değişebilirdi.
Görüldüğü kadarıyla El Kaide ve benzeri grupların Suriye’deki varlığı, Kürtler için tehdit, Esad rejimi için teminat olmayı sürdürüyor.

------------------

Dizi: Suriye’ye müdahale

1. Bu filmi daha önce görmemiştik
2. Kriz çözülmez derinleşir
3. Gönülsüzler koalisyonu



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
12.12.2024 Bahçeli’nin İmralı hamlesine seçmen nasıl bakıyor? Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
10.12.2024 Transatlantik: Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı