Cemil Bayık’a sormak istediğim soru: Fesih karşılığında ne kazandınız ya da kazanacaksınız?

02.11.2025 rusencakir.com

Daha önce medyascope yayınlarında birkaç kez Abdullah Öcalan ile röportaj yapmak istediğimi söyledim. Sanırım yeni çözüm süreci başladıktan sonra bu tür bir talebi dile getiren ilk gazeteciyim. Öcalan gazetecilerle görüşür mü -ki kendisi heyet ile yaptığı görüşmelerde sık sık böyle bir talebi olduğunu söylüyor- görüşürse bunların arasında ben de olur muyum bilmiyorum ama bu yeni süreçte konuşmak istediğim başka “zor” isimler de var. Bunların başında SDG Komutanı Mazlum Abdi ile KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık geliyor.
Mazlum Abdi’yi şimdilik erteleyip Bayık ile neden konuşmak istediğimi ve kendisine neleri sormayı düşündüğümü bu yazıda anlatmak istiyorum.

Eşitler arasında birinci
Öncelikle Bayık’ın, PKK’da Öcalan’dan sonra gelen üst düzey kadrolar söz konusu olduğunda -kendisi dahil çok kişi itiraz edecektir ama- “eşitler arasında birinci” olduğunu düşünüyorum.
İkinci olarak; Bayık ile daha önce iki kez röportaj yaptım. Bunlardan ilki 30 Ocak 2014’teydi. Irak Kürdistanı’nda Kandil bölgesindeki bir köy evinde yaptığımız ve yaklaşık iki saat süren söyleşinin önemli bölümleri 2 ve 3 Şubat 2014 günlerinde Vatan Gazetesi’nde yayınlandı. Tam dökümünü, edit edilmemiş bir şekilde kendi sayfamda yayınladım.(rusencakir.com/Cemil-Bayik-ile-soylesi--Tam-metin/2439)
Bayık da memnun kalmış olacak ki kendisiyle 20 Ağustos 2014’te yine Kandil’deki bir başka köy evinde, yine yaklaşık iki saatlik ikinci bir söyleşi yaptık. 23 ve 24 Ağustos 2014 günlerinde Vatan Gazetesi’nde önemli bazı bölümlerini yayınladığımız bu söyleşinin tam dökümünü, edit edilmemiş bir şekilde yine kendi sayfamda yayınladım. (http://rusencakir.com/Cemil-Bayik-ile-soylesi-20-Agustos-2014-Tam-metin/2839)

PKK kadroları konuşuyor
Aradan geçen 11 yıl içinde bu röportajlara defalarca göz attım ve Bayık’ın ne kadar gerçekçi, analitik yönü güçlü, öngörü sahibi birisi olduğunu her seferinde yeniden gördüm. PKK’nın 50 yılı aşkın süre Ortadoğu gibi acımasız bir coğrafyada var kalabilmesinde Bayık gibi isimlerin son derece kritik bir rol oynadıkları ortada.
Bayık ile bu iki röportaj bir önceki çözüm süreci sırasında -ve onun sayesinde- yapmıştım. Onun sürece son derece temkinli yaklaştığını görmüş, özellikle CHP’nin sürece mesafeli duruşundan rahatsız olduğunu gözlemiştim.
Bu yeni süreçte Cemil Bayık, Mustafa Karasu, Duran Kalkan, Murat Karayılan gibi isimler örgüte yakın medyaya farklı zamanlarda konuştular. Bunlarda öne çıkan temaları şöyle sıralayabiliriz: Öcalan’a kayıtsız şartsız itaat, Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesi talebi, devlete karşı   
Duyulan güvensizliğin örtülü de olsa dile getirilmesi ve Suriye konusuna girmemeye özen gösterilmesi. Yani bu röportajlardan bir şeyler öğrendik öğrenmesine ama tam olarak neyin olup bittiğini ve olup biteceğini anlamakta çok da işimize yaramadılar.

Bayık’a sorulan sorular
Fakat Bayık’ın 28 Ekim’de PKK’nın Türkiye’deki güçlerini çektiğini açıklamasının ardından ANF’ye verdiği röportajın farklı olduğunu düşünüyorum. Bu, her zaman olduğu gibi uzun röportajı okuduktan sonra “keşke ben de Bayık ile yeniden konuşabilsem” dedim.
Şu soruların Bayık’a sorulabilmiş olması, onunda bunlara açık ve net cevaplar vermesi önemli:
*  PKK’ye gönül vermiş, bedel ödemiş insanların PKK’nin feshi konusunda hüzünlendiklerini gördük. Yine silah bırakma konusunda çeşitli kaygılar söz konusu. Bu bağlamda Kürt halkına neler söylemek istersiniz? Kürtler Önder Apo’nun bu çağrısını nasıl anlamalı?
*  Kimi çevreler “PKK bir şey almadan bütün bunları yapacaksa Kürtler ne kazanacak?” şeklinde sorular soruyor. Bu durumu böyle değerlendirmeyi nasıl ele alıyorsunuz? Bu tür değerlendirmeler ne amaç taşıyor?
*  Türk devletiyle ne oldu da barış ve çözümü konuşacak koşullar başladı? Tarafların karşılıklı güveni var mı?
*  Yeni mücadele sürecini nasıl tanımlıyorsunuz? Bu mücadelenin araçları neler olacak? Kimler öncülük edecek? Eskisinden farkları neler olacak?

“Kazan-kazan süreci”
Eğer şu günlerde Bayık ile bir söyleşi yapma imkanım olsa yukarıda aktardığım sorulardan ikincisi etrafında uzun uzun konuşmak yeterli olabilir. Soruyu iyice kısaltmak da mümkün: Ne kazandınız?
Bayık ANF muhabirinin "PKK bir şey olmadan bütün bunları yapacaksa Kürtler ne kazanacak" sorusuna “Bu PKK’ye sorulacak en son sorudur. Her şeyden önce PKK’nin 50 yılda Kürtlere neler kazandırdığını düşünmek gerekir. PKK’nin Kürtlere ne kazandırdığı saymakla bitmez! En başta yok oluşa giden, buna kader gibi razı olan Kürt’ten, bugün özgürlüğü için mücadele eden bir halk gerçekliği yaratılmıştır. Bu halkın yurtseverlik, özgürlük ve demokrasi ölçüleri yükselmiştir. Bundan daha büyük bir güç olamaz. Kürtler bu güçleriyle kimliği, kültürü ve diliyle mutlaka özgürlüklerini kazanacaktır. Kuşkusuz bu güç tabii ki kendini örgütlü kılacaktır” cevabını vermiş.
Daha ileride de “Rêber Apo defalarca ‘bir memurunuzu gönderin, konuşalım’ demiştir. Mücadelenin ulaştığı bir aşamadan sonra diyaloğu önemli görmüştür. Devlet Bahçeli çağrı yapınca, Rêber Apo da ‘siyasi ve hukuki boyuta taşıma gücüm var’ demiştir. Şu andaki sürece bir diyalog süreci demek daha doğrudur. Devlet, savaşın durmasına ihtiyaç duymuştur; Rêber Apo da bu durumu, Kürt sorununun çözümü açısından olumlu bir sürece evriltmek istemiştir. Şimdi bunun süreci ve mücadelesi yaşanıyor. Rêber Apo bu süreci, ‘Türk-Kürt kardeşliğine dayalı kazan-kazan süreci’ olarak ele almaktadır” diye konuşmuş.

Muhataplık, meşruiyet
Bu soru, yeni süreç başladığı andan itibaren, ona şüpheyle bakan kişiler tarafından bana soruldu ve sorulmaya devam ediliyor. “PKK ne aldı ki kendisini feshediyor?” diye soranların ezici bir çoğunluğu tabii ki PKK’lı değil, belki de ondan nefret ediyor.
Bu soruyu ısrarla soranlar Öcalan ve PKK’nın bu süreçle birlikte devlet tarafından muhatap alınmış olmalarının ve yine devletin kendilerine sunmuş olduğu meşruiyeti görmemiş, bunların önemini kavramamış olabilirler mi?
Onları bilemem ancak Öcalan, Bayık ve diğerleri görmüş ve kavramış durumdalar.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
02.11.2025 Cemil Bayık’a sormak istediğim soru: Fesih karşılığında ne kazandınız ya da kazanacaksınız?
01.11.2025 Ve Selahattin Demirtaş sahalara döndü!
30.10.2025 Erdoğan’ın CHP’ye karşı son 225 günü: Bir adım ileri iki adım geri
29.10.2025 Çözüm sürecinde kazananlar ve kaybedenler | Mehmet Gürses yorumluyor
27.10.2025 İmamoğlu, Özkan ve Yanardağ’ın casuslukla ne ilişkileri olabilir?
26.10.2025 23 Haziran 2019’da Demirtaş Öcalan’a rağmen, hatta ona inat olarak mı İmamoğlu’nu destekledi?
26.10.2025 Kandil’de barış, Çağlayan’da savaş
24.10.2025 Hopa’dan sevgilerle
23.10.2025 Diyelim ki mahkeme Kılıçdaroğlu’nu yeniden CHP’nin başına geçirdi…
22.10.2025 Çözüm sürecini sabote mi ediyorlar?
02.11.2025 Cemil Bayık’a sormak istediğim soru: Fesih karşılığında ne kazandınız ya da kazanacaksınız?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı