Yoksa yeni muhalefet lideri Gül mü olacak?

03.10.2012 Vatan

2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar Recep Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül ilişkisini çok konuşacağa benzeriz. An itibariyle bu ilişkiyi değerlendirmek gerekirse önce bazı saptamalar yapmak isabetli olur:

1) 2002 Kasım ayında tek başına iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra “AKP’nin alternatifi ancak kendi içinden çıkar” anlayışı genel kabul görür oldu.
2) Abdüllatif Şener istisnası (ki o da başarısız oldu) dışında, geçen onca süre içinde AKP’de ciddi ayrılıklar, iç çatışmalar, kopmalar yaşanmadı; tam tersine son HAS Parti örneğinde görüldüğü gibi katılımlar oldu.
3) Gül’ün cumhurbaşkanı olmasından sonra partinin mutlak hakimi olan Erdoğan’ın bir siyasi lider olarak her geçen gün güçlenmesinden rahatsız olan kesimler arasında Köşk’ü umut olarak görenlerin sayısı da her geçen gün artmaya başladı (Bunların büyük bir kısmının Gül’ün Çankaya’ya çıkmasına şiddetle karşı çıkmış olması da trajikomik bir durumdur)
4) Belli bir aşamadan sonra Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan arasında zaten var olan kişilik ve üslup farkları, Gül’ün partilerüstü konumu nedeniyle daha fazla dikkat çeker oldu. 
5) AKP’nin cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili yaptığı yasal düzenleme, yani kendisine ikinci kez aday olma hakkı verilmemesi Gül’ü rahatsız etti; Anayasa Mahkemesi’nin bu hakkı kendisine tanımasına iktidar partisinin üst düzey yöneticilerinin üst perdeden itiraz etmesiyse bu rahatsızlığı kızgınlığa dönüştürdü. 
6) Cumhurbaşkanı Sözcüsü Ahmet Sever’in bize verdiği söyleşiyle tüm kamuoyu Gül’ün rahatsızlığından haberdar oldu. Bu söyleşi Gül’ün kendi kaderini kendisinin belirleyeceğinin de ilanı oldu.
7) Gül’ün bu dolaylı çıkışıyla, AKP’ye verdikleri destekle bilinen bazı çevrelerin hükümet ve Erdoğan’a eleştiriler yöneltmeleriyle çakışınca işler karıştı. Gül’ün bu çevrelerle eşgüdüm içinde hareket ettiği gibi bir görünüm ortaya çıktı.
8) Erdoğan’ın Pazar günkü Kongre, Gül’ün Pazartesi günkü TBMM açılış konuşmaları bu ikili arasında bazı temel konularda önemli farklılıklar olduğunu bir kez daha gösterdi. 


Acil mutabakat ihtiyacı

Saptamaları burda keselim ve şu soruyu tekrar soralım: Gül ile Erdoğan farklılığından bir çatışma çıkar mı?
Cevabım “kesinlikle hayır” olacaktır. Bu cevaba rağmen cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça ikili arasındaki farklılıkların özellikle Gül tarafından daha fazla ön plana çıkartılmasının kuvvetle muhtemel olduğunu düşünüyorum. 
Gül başarılı bir cumhurbaşkanı olduğunu düşünüyor. Bu nedenle ikinci kez aday olmak istemesi son derece normaldir. Ancak Erdoğan Köşk’e çıkmada kararlı davranırsa adaylıkta ısrar etmeyecektir. Ne var ki Köşk’ten sonra ne yapacağına AKP (daha doğrusu Erdoğan’ın) değil kendisi karar verecektir. 
Dolayısıyla Gül-Erdoğan ikilisinin kimin hangi görevi üstleneceği konusunda bir mutabakata varmaları gerekiyor. Eğer bu mutabakat gerçekleşirse, ki an itibariyle bunun olmadığı anlaşılıyor, birbirleriyle yarışıyor görüntüsü vermeleri de sona erecektir.

Gerçek ve hayal

AKP iktidarından ve özel olarak Erdoğan’dan hoşlanmayan pek çok iç ve dış çevre ile odağın Gül’e bir tür “muhalefet lideri” misyonu yüklemek istediği açık. Her iki siyasi şahsiyeti de yıllardır tanıyan bir gazeteci olarak, Erdoğan’ı dengeleyen bir Gül’ün mümkün, ama ona rakip bir Gül’ünse hayal olduğunu söyleyebilirim. 
Bu noktada daha önce yazdığım satırları tekrarlamak istiyorum: Gül ile Erdoğan birbirlerini tamamlayan iki isimdir. Birbirilerinin eksilerini ve fazlalarını bilerek kardeşlik ruhu içinde yıllardır birlikte hareket ettiler. Kritik anlarda aralarındaki sorun ve çelişkileri geri plana itip ortak hareket etmeyi bildiler. Muhtemelen bundan sonra da böyle olacaktır. Üçüncü şahıslara sırtlarını verip birbirleriyle mücadele etmeleri sözkonusu olmaz. Eğer aralarından bir mücadele olursa bunun kazananı olmaz, ikisi de kaybeder.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
05.01.2025 Esrarengiz bir süreç üzerine notlar
02.01.2025 Mümtaz'er Türköne ile söyleşi: "Bu sürecin en büyük kaybedeni AK Parti ve Erdoğan olur"
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
27.12.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (247): Asgarî ücret ve CHP’nin tavrı, Suriye’de Türkiye damgası, Gelecek ve DEVA’dan istifâlar
25.12.2024 Transatlantik: Yeni Suriye’de Türkiye’nin rolü - Yemen İsrail’in hedefinde
24.12.2024 Altılı Masa’nın lâneti
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
05.01.2025 Esrarengiz bir süreç üzerine notlar
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı