Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi

24.11.2024 medyascope.tv

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin önce DEM Parti, ardından Abdullah Öcalan “açılımları”yla biraz heyacanlanır ve umutlanır gibi olmuştuk ama önce Esenyurt, ardından Mardin, Batman ve Halfeti, nihayet Tunceli ve Ovacık’ta belediye başkanlarının yerlerine kayyum atanmasıyla heveslerimiz yine kursağımızda kaldı. Baştan beri Bahçeli’nin çıkışlarını bir “tiyatro” gibi görenler açısından herhangi bir sorun yok; onlar “bir kere daha” haklı çıktıklarını düşünüp övünüyorlar. Ama benim gibi hem Bahçeli anlamında, hem de kelimenin gerçek anlamında “devlet”in telaşla bir şeyleri artık çözmeye kalkıştığını düşünenler için durum farklı; üzerine durup tartışılmayı gerektiriyor.
Soru aslında çok yalın ve basit: Neden çözemiyoruz? Aslında cevap da basit gibi: Öncelikle neyi, kimlerle, nasıl çözeceğimizde anlaşamıyoruz. Bana göre çözüm için başlığa çıkardığım üç realiteyi kabul etmek ve birlikte ele almak gerekiyor: Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi

“Kürtler var, ama Kürt sorunu yok”
Son “süreç”e bakalım: Bahçeli, belki de ilk kez bu kadar net bir şekilde “Kürt realitesi”ni kabul etti. Ekim ayından bu yana yaptığı grup konuşmalarının hiçbirinde o eski, kulak tırmalayan “Kürt kökenli vatandaşlarımız” gibi inkar tanımlamalarına başvurmadı, hepsinde birçok kez “Kürt kardeşlerimiz” dedi.
Fakat birçok kez de “Kürt sorunu yoktur” deme ihtiyacını hissetti. Neden böyle yapıyor? Galiba Kürt sorunu realitesini kabul etmenin, cumhuriyet projesininin önemli bir açıdan başarısız kaldığını kabul etmek anlamına geleceğini, daha önemlisi, bu sorunun çözümü için atılaması gereken adımların “milli birlik ve bütünlük”e zarar vereceğini düşünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da uzun bir süredir Kürt sorununun varlığını reddettiğini biliyoruz. Fakat o Bahçeli’den farklı olarak bu sorunun bir zamanlar varolduğunu ama kendi iktidarlarında çözüldüğünü savunuyor.

Roller değişiyor
Peki Kürt sorununu çözmeyeceksek neyi çözeceğiz? Bahçeli’ye göre tabii ki “terör” sorununu. Peki nasıl. Erdoğan Brezilya dönüşü uçakta MHP lideriyle hiçbir farklı düşünceleri olmadığını söyleyip şöyle devam etti. “Eğer Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te, Bestler Deresinde biz terörle bir mücadele verdiysek bunun bir anlamı var. Şu anda oralarda görüyorsunuz artık terörün bir esamesi okunmuyor. Bizim şu anda derdimiz, Suriye içerisinde 30 kilometrelik o derinliği hiçbir zaman boşa geçmeyeceğiz ve orada da bu mücadelemizi kahraman Mehmetçiklerimizle beraber sürdürüyoruz.”
Görüldüğü gibi Erdoğan, devletin kadim “terörle tavizsiz, kökünü kurutana kadar mücadele”çizgisini iyice içselleştirmiş. Halbuki Bahçeli, PKK’yı yok etmek yerine silah bırakmasını sağlamak gibi kendisinden beklenmedik bir hedef benimsemişti. Bir diğer deyişle PKK ile mücadele konusunda Erdoğan ile Bahçeli son dönemde rolleri değişmişe benziyor. Bu noktada bir kez daha, her iki liderin ısrarla yalanlamasına rağmen aralarında ciddi bakış açısı farkları olduğunda ısrar ediyorum.

“İmralı’ya evet, Kandil’e hayır”
Hiç kuşkusuz Bahçeli’nin yaptığı en çarpıcı çıkış, Kürt sorunu realitesini inkar edip Kürt siyasi hareketi realitesini kabul etmesidir. Amacı, hesabı, niyeti ne olursa olsun MHP liderinin, Öcalan’ı PKK sorununun çözümü için ana aktör olarak kabul etmesi, yanına DEM Parti’yi de katmasının hak ettiği ilgiyi gördüğünü düşünmüyorum. Bu noktada Kürt siyasi hareketinin, bütün temkinli pozisyon alışlara rağmen daha heyecanlı olduğunun altını çizmek lazım.
Bahçeli’nin ilk stratejik hatası Kürt sorununu yok saymasıysa, ikinci ve belki de daha büyük hatası Kandil’in kayıtsız şartsız Öcalan’a itaat edeceğini düşünmesi ya da umması olmuştur. Nitekim son grup toplantısındaki konuşmasının final paragrafı bir hayal kırıklığının ifadesiydi: “Buradan bütün Kürt kardeşlerime sesleniyorum. PKK Kürtleri temsil edemez. Şimdi açıkça görüldü ki, bir adım ileri gitmek için yola çıkanları engellemeye çalışanlar vardır. Dün terörist başının yoldaşı olanlar, şimdi Amerika’nın uşağı olmuşlar. Biden’ın üvey evlatlarına, Türk milletinin asil evlatlarını kurban edemeyiz. Buna hakkımız yok. Gelin bir olalım, beraber olalım, hep beraber Türkiye olalım.”
Anlaşıldığı kadarıyla devleti yönetenlerin en azından bir bölümü, PKK’nın Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesinde Ankara’nın istemediği bazı işbirliklerine girmesinden ciddi bir şekilde kaygılanıyor ve bunun için “sorunu kendi aramızda çözelim” diye özetlenebilecek bir yaklaşım benimsiyorlar. Fakat Öcalan ve DEM Parti’yi “biz”in içine alıp Kandil’i ve garip bir şekilde Selahattin Demirtaş’ı “onlar”ın parçası olarak görünce herhangi bir ciddi adım atmak mümkün olamıyor.
Sonuçta an itibariyle umutlu olmak mümkün değil ama karamsarlığa teslim olmak da doğru değil.

****

Bugün aslında Kemal Kılıçdaroğlu hakkında ne zamandır yazmayı düşündüğüm “o yazı”yı yazacaktım. Fakat kadim dostum Hıdır Göktaş benden önce davrandı: https://medyascope.tv/2024/11/23/tarih-kilicdaroglunu-yargilayacak-hidir-goktas-yazdi/
Hıdır’ın “Tarih Kılıçdaroğlu’nu yaptıkları için değil, yapamadıkları için yargılayacak” başlığı o kadar çarpıcı ki -tabii yazının kendisi de!- Kılıçdaroğlu yazmayı bir müddet ertelemiş durumdayım.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
24.11.2024 Kürt realitesi, Kürt sorunu realitesi, Kürt siyasi hareketi realitesi
20.11.2024 Transatlantik: Hamas Türkiye’ye mi geliyor? Rusya-Ukrayna savaşında kritik dönemeç - Trump’ın ekibindeki isimler
19.11.2024 Nihayet birilerinin beklediği ve umduğu gibi Devlet Bahçeli geri adım mı attı?
18.11.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (3): Muhâlif belediyelere kayyumlar, soruşturmalar ve para cezâları
13.11.2024 Transatlantik: Trump döneminde Amerika’nın dış politikası
10.11.2024 Abdullah Öcalan’a sormak istediğim 20 soru
10.11.2024 Hasan Cemal ile söyleşi: Zamâne Diktatörleri
07.11.2024 Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi: Bahçeli DEM Parti açılımından ne umuyor, ne bulabilir?
06.11.2024 Transatlantik: Trump nasıl kazandı? Türk-Amerikan ilişkileri nereye?
01.12.2024 RTÜK İslam dinini kurtarabilir mi?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı