PKK Gülen cemaatini niye kışkırtıyor?

11.05.2013 Vatan

Yeni İmralı sürecinin geldiği noktada şöyle bir görüntüyle karşı karşıyayız: MHP karşısında, CHP dışında, bazı liberaller "temkinli", Gülen cemaati mesafeli...
Bu sürecin başarılı olmasını isteyenler için hiç kuşkusuz tatsız bir durum. Çünkü böyle bir tabloya rağmen PKK ve Kürt sorunlarını çözmek çok ama çok zor. Çözüm gerçekleşse bile bu çok kırılgan olacak ve Türkiye her an yeniden başa dönme riskiyle yaşamak zorunda kalacaktır. Aslında "başa dönme" riskinden de öte bir durumdan söz edebiliriz, zira süreçle birlikte her biri birer "devrim" olarak tanımlanabilecek öyle adımlar atıldı ki artık istense bile başlanılan noktaya geri dönmek mümkün olmayabilir.
Dolayısıyla sürecin şu ana kadarki serüvenini eleştirel bir şekilde değerlendirme, hatalardan ders çıkarma ve bir silkinme kaçınılmaz gözüküyor. Hedef ise, sürece karşı olanların tutumlarını yumuşatmak, dışarda kalanları kapsamak, mesafe koyanları yeniden sürece yakınlaştırmak olmalı. Hayli güç bir şeyden söz ettiğimin farkındayım. Ama "zaten sürece halk desteği yüzde 70" denilerek bu zorunluluklar yokmuş gibi davranmanın çok tehlikeli olduğu da ortada.

Gülen'in sözleri

"Peki ne yapmalı?" sorusunu cevaplamaya katkıda bulunmak adına bugün Fethullah Gülen cemaati örneğini önceki günkü yazımda bıraktığım yerden tekrar ele alıp biraz daha detaylandırmak istiyorum. Bilindiği gibi Fethullah Gülen, 7 Ocak günü, yani süreç başlar başlamaz, "Sulh hayırdır, hayır sulhtadır" başlığıyla haberleştirilen sohbetinde hiç tartışmaya yer vermeyecek bir biçimde hükümetin başlattığı yeni girişime destek vermiş, hatta buna angaje olmuştu. Ne var ki geçen süre zarfında ne kendisinden, ne cemaatin yayın organlarından benzer çıkışlara tanık olmadık, hatta tam tersine Gülen hareketinin sürece yönelik kaygı ve eleştirilerinin öne çıktığını gördük.
Peki neden? Gülen'in, Öcalan ve PKK ile görüşülmesinden rahatsız olduğunu düşünenler var. Fakat onun "Bize ters gelen bazı şeyler olabilir; ‘Keşke şu görüşme olmasa, şu anlaşma olmasa, şu uzlaşma olmasa, biz Türk milleti, şöyle onurumuz var, böyle gururumuz var; boyun eğmesek, bazı şeylere evet demesek’ denilebilir. Muhtemel o türlü şeylerle bazı problemler çözülecekse, işte o Hudeybiye Sulhu mülahazasıyla, Hudeybiye Sulhu’ndaki mantık ve muhakemeyle, yapılması gereken şey neyse onu yapmak lazım. Güzergâh emniyetini tehlikeye atmamak lazım. Ülkenin parçalanmasına meydan vermemek lazım. Devletimizin bir devlet-i aliyye olması istikametinde yoluna devam etmesini sağlamak lazım. Devletler muvazenesinde muvazene unsuru olmasını sağlamak lazım. Bu kadar vâridâtı, getirisi olan bir şey karşısında bazen kafamıza uymayan şeylere de katlanabiliriz” demiş olduğunu unutmayalım.

Sıkıntı yaratan algı

Sanıyorum Gülen (ve dolayısıyla onun hareketi) devletin Öcalan ve PKK ile görüşmesinden değil, bu iki aktörün özellikle ilk aylarda süreçte fazlasıyla öne çıkmasından rahatsız oldular. Aslında bu durumdan sadece Gülen cemaatinin rahatsız olduğu söylenemez. Başlangıçta sürece olumlu bakan birbirinden farklı birçok kişi ve çevre, tıpkı Gülen ve onun hareketi gibi, Öcalan ve PKK'nın mecbur kaldıkları için devletle anlaşma yoluna gittiklerini, sürecin önde gelen aktörleri olmalarının mümkün olmayacağını düşünmüştü. Ancak hükümetin, özellikle sürecin halkla ilişkiler boyutunda sergilediği birçok zaafın da etkisiyle sonuç olarak çok farklı bir algı ortaya çıktı. Bu algı da bazı travma ve kırılmalara yol açtı. Bu arada başından itibaren sürece karşı olanlar da bu algıyı fazlasıyla sömürdüler.
Ne var ki bu hiç de aşılamayacak bir sorun değil. PKK'nın ülke içindeki militanlarını geri çekmesine paralel olarak hükümet sürece daha fazla ağırlığını koyabilir. Kürt hareketi adına da Öcalan ve PKK'dan ziyade BDP'nin önünün açılmasıyla birlikte bu algı büyük ölçüde kırılabilir.

PKK'nın hesapları

Öte yandan gerek Öcalan, gerekse Murat Karayılan başta olmak üzere bazı PKK sözcülerinin kendilerine yönelik söz ve suçlamalarının Gülen cemaatinin rahatsızlığını katladığını biliyoruz.
Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan İmralı tutanaklarında, Öcalan'ın, cemaatle hükümet arasında MİT kriziyle iyice açığa çıkan ayrışmada hızla ve büyük bir coşkuyla tercihini hükümetten yana yaptığını söylemiş olması, her ne kadar sonradan BDP'li milletvekilleri aracılığıyla kendilerine zeytin dalı uzatsa da cemaatin hafızasında ciddi bir yer işgal etti.
Karayılan'ın "her ne kadar kendileriyle iyi geçinmek istiyorsak da" diye başlayıp hem Oslo görüşmelerinin sızmasından cemaati sorumlu tutması, hem de cemaat hakkında ellerinde bilgi ve belgelerin bulunduğunu ilan etmesi işleri daha da karıştırdı. Karayılan'ın verdiği mesajlarla cemaati bir şeylere kışkırttığı muhakkak. Lakin PKK'nın Gülen cemaatini sürecin dışına, hatta karşısına sürüklemek istemesi çok akıl kârı bir strateji olarak gözükmüyor.
Sonuç olarak çok karmaşık bir olguyla karşı karşıya olduğumuzu, taraflarının gerçek niyetlerinin belli olmamasının süreci iyice sıkıntıya soktuğunu söyleyebiliriz.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
12.12.2024 Bahçeli’nin İmralı hamlesine seçmen nasıl bakıyor? Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
10.12.2024 Transatlantik: Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı