İmralı ile Pennsylvania ne kadar uzak, ne kadar yakın?

27.03.2013 Vatan

Sizi bilmem ama eğer “günümüz Türkiyesi’nin en güçlü üç ismi kimdir?” diye sorsalar hiç tereddütsüz Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen ve Abdullah Öcalan’ın adlarını sayarım. Erdoğan’ı şimdilik bir kenara bırakıp bu yazıda Gülen ile Öcalan arasındaki ilişkiyi (daha doğrusu ilişkisizliği) ele almak istiyorum.
Şu ana kadar Gülen’in doğrudan adını anarak Öcalan’dan söz ettiğine tanık olmadım, ancak tersi oldu. Yakın zamanda Öcalan’ın en az üç kez Gülen hakkında konuştuğunu biliyoruz. Bunların ilki Aralık 2010’daydı. PKK lideri avukatlarına Gülen hareketi hakkında özetle “Biz hiçbir zaman kendilerinin varlığını inkar etmedik, onlardan da bizi inkar etmemelerini bekleriz. Hem kendileri hem biz, gerek Türkiye’de gerek Ortadoğu’da önemli aktörleriz” demişti. (Öcalan’ın mesajının tamamını http://www.rusencakir.com/Ocalandan-Gulene-zeytin-dali/1409 linkinden okuyabilirsiniz)
İkinci olarak Milliyet Gazetesi’nin Namık Durukan imzalı “İmralı Zabıtları” başlıklı haberden, Öcalan’ın üç BDP milletvekiliyle sohbetinde genel olarak Nurculuk’tan özel olarak Gülen ve hareketinden de söz etmiş olduğunu öğrendik. Daha önce zeytin dalı uzatmış olan Öcalan’ın bu kez fazlasıyla eleştirel ve suçlayıcı ifadeler kullanmış olması Gülen hareketinde bir nevi infiale yol açtı.
Büyük ölçüde bu olumsuz durumu telafi etmek için olsa gerek, Öcalan’ın üçüncü İmralı görüşmesinde BDP milletvekillerine şunları söylemiş olduğunu, Sırrı Süreyya Önder açıkladı: “Fethullah Gülen’in ‘Sulhta hayır vardır’ yaklaşımı benim de yaklaşımımdır. Bütün Ortadoğu’daki demokratik bir siyaset ve barış için birlikte çalışabiliriz, Muhterem Fethullah Gülen’e selamlarımı söyleyin. Onu en iyi anlayan benim.”

Mesafeler azalır mı?

Gülen’in, Öcalan’ın kendi hakkında söylediklerini çok önemsediğini ama onu (en azından daha uzun bir süre) doğrudan muhatap almayacağını düşünüyorum. Öcalan’ın da dikkat çektiği gibi, başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu’da aynı alanlarda faal olan, hatta kimi durumda benzer kitlelere hitap eden bu iki hareketin birbirini yoksayması mümkün değil.
Geçmişe baktığımızda bu iki hareketin birbirlerine hayli mesafeli, hatta sıklıkla kavgalı olduklarını görüyoruz. Bunun başlıca nedeni PKK’nın öteden beri dinle arasında bariz bir mesafe koyması, Gülen cematinin de, esas olarak PKK’yı “terörist”, Öcalan’ı da “teröristbaşı” olarak algılayan bir kitleye hitap etmesidir. Bununla birlikte gerek Gülen, gerekse Öcalan son derece gerçekçi ve değişime açık kişiler ve hareketlerinin başarıları da büyük ölçüde bu esneklikten, zamana ayak uydurma yeteneğinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla bu iki hareketin daimi bir şekilde çatışma halinde olmaları beklenemez. Hele yeni İmralı süreci başarılı bir şekilde ilerlerse, zaten baştan desteğini ilan etmiş olan Gülen (ve dolayısıyla hareketi) süreçte daha aktif bir rol oynayacaktır. Bu da Gülen hareketi ile Kürt siyasi hareketi arasındaki mesafenin doğal olarak azalmasına ve belki de kapanmasına neden olacaktır.

Gerçekçi çizgi

Tabii ki bu iki güçlü ve rakip hareketin kısa süre içinde “ittifak” içine gireceğini iddia ediyor değilim. Ancak eğer süreç beklenmedik bir fiyaskoyla sona ermezse, ki böyle olacağını sanmıyorum, her iki hareketteki (ve liderdeki) gerçekçi eğilim baskın çıkacak ve taraflar arasındaki ihtilaflar dereceli olarak gündemden düşecektir. (Gerçekçi çizginin çarpıcı bir ifadesi olarak, hareketin Irak’taki okullarının koordinatörlüğünü yapan Talip Büyük ile yaptığımız ve yayınlandığında epey ilgi gören Ocak ayı sonundaki söyleşiyi hatırlatmak isterim: http://www.rusencakir.com/Gulen-cemaati-19-yildir-Irak-Kurdistanina-hizmet-goturuyor/1930)
 



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
12.12.2024 Bahçeli’nin İmralı hamlesine seçmen nasıl bakıyor? Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
10.12.2024 Transatlantik: Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı