Gülen’in Öcalan’a cevabı ne olabilir?

10.12.2010 Vatan

Dünkü yazımızda, Abdullah Öcalan’ın Pazartesi günü avukatları aracılığıyla verdiği mesajların en önemlilerinin Fethullah Gülen ve onun hareketi üzerine olduğunu söylemiş ve buradan hareketle “Öcalan’dan Gülen’e zeytin dalı” başlığını kullanmıştım. Öcalan’ın son çıkışının, PKK çizgisinde ciddi bir stratejik değişiklik anlamına geldiği açıktır. Ancak bu hamlenin gerçek hayatta nasıl bir karşılık bulacağını anlamak için Gülen ve hareketinin Öcalan’a ve onun çağrılarına ne tür tepkiler vereceklerini görmemiz gerekiyor.

Eldeki verilerle bu konuda birtakım tahminlerde bulunmadan önce bir noktaya açıklık getirmek gerekiyor: Öcalan’ın avukatları Pazar günü Yalova’da Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce ile bir araya geldiler ve bir gün sonra onun görüşlerini Öcalan’a aktardılar. PKK Lideri de Gülerce’nin sözlerini vesile ederek Gülen hareketi üzerine değerlendirmelerini ve onlara yönelik çağrılarını sıraladı. Dün Gülerce gazetesinde bu süreci anlatırken, kendisine “Gülen hareketinin sözcüsü” nitelemesinin yakıştırılmasından duyduğu rahatsızlığı belirtti ve şöyle yazdı: “Sanki kendisine bir mesaj iletilmiş, o da bu mesaja cevap vermiş gibi yanlış anlamalara neden olabilecek bir algı doğabilir.”

Gerçekten de Gülerce, söz konusu hareketin genel kamuoyunun bilip izlediği isimlerin en başlarında yer almakla birlikte, benim bildiğim kadarıyla “sözcü” filan değildir. Aynı şekilde onun avukatlarla görüşmesinde, Gülen hareketi değil de kendi adına konuşmuş olduğunu rahatlıkla kestirebiliriz. Fakat onun hareket içindeki konumu nedeniyle, “kişisel” görüşlerinin, kendisi istemese bile belli bir “temsiliyet”i içerdiği de muhakkaktır. Bununla birlikte Öcalan’ın Gülen hareketi hakkındaki değerlendirmesini sadece Gülerce’nin sözlerinden hareketle geliştirdiğini düşünmek aldatıcı olacaktır.

Şunu söylemeye çalışıyorum: Öcalan’ın bir süredir Gülen cemaatine barış eli uzatmayı tasarlamakta ve Gülerce görüşmesinden bu bağlamda istifade etmiş olduğunu düşünmemiz için pek çok nedenimiz var. Ama bunları şimdilik bir kenara bırakalım ve Gülen ve hareketinin muhtemel tepkileri üzerine kafa yoralım.

Gülen hareketinin gerçekçiliği

Öncelikle, Gülen ve onun yakın çevresi (hatta cemaatle organik bağı olan belki de herkes) Öcalan’ın kendileri hakkında söylediklerini çok önemsemiş olmalılar. Muhtemelen onun mesajlarının birdenbire medyaya düşmesinden ve bazı yayın organlarıyla benim gibi bazı gazeteciler tarafından fazlasıyla öne çıkartılmasından rahatsız da olmuşlardır. Çünkü esas olarak PKK’yı “terörist”, Öcalan’ı da “teröristbaşı” olarak algılayan bir kitleye hitap eden, gücünü en çok onlardan alan bir hareketten söz ediyoruz. Dolayısıyla Öcalan’ın kendileri hakkında olumlu sözler sarf etmesi, daha da ileri giderek hem Türkiye, hem de Ortadoğu’da müttefik olmaya çağırması, bu hareketin yönetici ve fertlerini birçok alanda zor durumda bırakabilir.

Bununla birlikte Türkiye’nin en gerçekçi ve değişime açık hareketin söz ediyoruz. Aksi takdirde 28 Şubat sürecinde generaller tarafından “ipi çekilen” bu cemaat o badireleri atlatıp askerin alanının alabildiğine daraltılması sürecinde başrol oyuncusu olamazdı. İşte Gülen hareketinin gerçekçiliği, Öcalan’ın çağrılarının kısa vadede olmasa bile (ki bu da mümkün) orta ve uzun vadede belli bir karşılık bulabileceğini düşünmemize neden oluyor. Şöyle ki son KCK operasyonlarının, en hafif deyimiyle “baş sponsoru” olan bu hareket, PKK çizgisi ve örgütlenmesinin baskı, sindirme vb. ile tasfiye edilemeyeceğini de çok iyi anlamış olsa gerek.

Peki ne olur? Kuşkusuz bu iki güçlü hareketin “ittifak” içine girmesi beklenemez. Fakat bir süredir iyice tırmanan aralarındaki gerginliğin gevşeme ihtimali bile Türkiye’nin Kürt sorununun geleceğinde çok etkili olur. Şimdilik şu kadarını söylemekle yetinelim: Kürt sorununun ilelebet çözümsüz kalması için ne zamandır bu iki gücü birbirine düşürmeye çalışan iç ve dış odaklar herhalde şu günlerde epey telaşlanmışlardır.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
12.12.2024 Bahçeli’nin İmralı hamlesine seçmen nasıl bakıyor? Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
10.12.2024 Transatlantik: Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı