Gülen cemaati sürecin neresinde?

09.05.2013 Vatan

PKK’nın silahlı güçlerini geri çekmeye başlamasıyla dün yeni bir aşamaya giren yeni İmralı sürecinin geleceğini kestirebilmek için birçok soru sorabiliriz. Bugün bunlardan en önemlilerinden birini, belki de en önemlisini tartışmak istiyorum: Gülen cemaati sürecin neresinde?

“Belki de en önemli soru” diyorum çünkü:
    1) Gülen cemaati günümüz Türkiyesi’nin en önde gelen güç odaklarından biri haline geldi, hatta AKP ile bir süredir kritik bir iktidar mücadelesi içinde olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla hiçbir hayati konuda cemaatin tutumunu göz ardı etme lüksümüz yok.
    2) Gülen cemaati hem Kürtler (buna Irak Kürtleri de dahil) arasında ciddi bir şekilde faaliyet yürütüyor, hem de Kürt sorununa özel olarak önem veriyor.
    3) Devlet içinde Kürt ve PKK sorunlarıyla doğrudan ilgili olan güvenlik ve adliye bürokrasisi içinde Gülen cemaati hayli etkili.
    4) Gülen cemaati küresel anlamda da çok güçlü bir ağa sahip. Bu ağ aracılığıyla değişik konularda lobicilik yapabiliyor.
    5) Başlangıçta Fethullah Gülen’in “sulhta hayır vardır” açıklamasıyla yeni sürece destek veren cemaatten daha sonra benzer pozitif açıklamalar pek gelmedi. Hatta tam tersine sürecin gidişatına yönelik eleştiri, kuşku ve endişeler daha fazla dile getirilir oldu.

Neden mesafeli?

Hasan Cemal bir yazısında Gülen cemaatinin sürece bakışı için “mesafeli ama suyu da bulandırmıyor” tespiti yapmıştı ki büyük ölçüde haklıydı. Ancak son günlerde, yukarda da değindiğimiz gibi cemaatten süreçle ilgili yapılan açıklamalarda suyun bulandığını görüyoruz. “Neden böyle oldu?” sorusuna herhalde şu cevabı verebiliriz: Cemaat suyun zaten bulanık aktığını düşünüyor!
Burada cemaatin, sürecin üç ana aktöründen ikisine (Abdullah Öcalan/PKK ve Hakan Fidan) kuşkuyla bakma, sonuncusuna (Başbakan Erdoğan) tam olarak güvenmemesi belirleyici rol oynuyor. Zaten sürecin merkezine Öcalan’ın alınmış olmasını içine pek sindiremeyen Gülen cemaatinin, gerek Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan İmralı zabıtlarında ortaya çıkan Öcalan’ın kendilerine yönelik suçlamalarından, gerekse Murat Karayılan’ın basın mensuplarına yaptığı açıklamalardan fazlasıyla rahatsız olduğunu biliyoruz. Özellikle Karayılan’ın sözünü ettiği “belgeler” konusunda cemaatin MİT’ten kuşkulandığını da ayrıca görüyoruz.
Öte yandan akil insanlar heyetine doğrudan cemaat adına konuşabilecek kimsenin alınmamış olması dikkat çekici. Cemal Uşşak Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nda önemli sorumluluklar üstlenmekle birlikte aslen cemaate mensup olmayan, nevi şahsına münhasır bir Nurcudur. Hükümetin Zaman Gazetesi’nden seçtiği tek isim olan Etyen Mahçupyan’ınsa cemaati temsil etme gibi misyonu olmadığı ortada.

Bundan sonra...

Cemaatin sürece ilişkin eleştiri ve endişelerini şimdilik burada noktalayıp “bundan sonra ne olur?” sorusunu irdeleyecek olursak tam bir belirsizlikle karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Cemaat sözcülerinin dolaylı ve hatta doğrudan çağrı ve uyarılarına rağmen hükümet süreci Öcalan/PKK/BDP ile başladığı gibi yürütmeyi sürdürürse cemaatin sürece olan mesafesi daha da açılacağa benzer. O zaman hükümet, geri çekilmeden sonraki aşama olan yeni anayasa yapma ve ona bağlı olarak Kürt sorununu çözmeye yönelik demokratikleşme hamleleri sürecinde Gülen cemaatinin katkılarından ve aktif katılımından mahrum kalabilir. Gülen cemaatinin doğrudan desteğinin ne kadar değerli olduğunu 12 Eylül referandumu ve son genel seçimlerde net bir şekilde gözlemiş olan AKP’nin, bu destekten mahrum kalma riskini değerlendirdikten sonra nasıl bir tutum belirleyeceğini henüz bilmiyoruz.

Düzeltme

Yazı yayınlandıktan sonra bazı okurlar Zaman Gazetesi yazarı Mustafa Armağan'ın da akil insanlar heyetinde yer aldığı uyarısında bulundu. Zaman için Pazar günleri tarih yazıları kaleme alan Mustafa'yı “siyasi yazar” olarak algılamadığım için bu hatayı yapmış olmalıyım. Kendisinden ve okurlardan özür dilerim.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
12.12.2024 Bahçeli’nin İmralı hamlesine seçmen nasıl bakıyor? Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
10.12.2024 Transatlantik: Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı