Cemaat için zor günler başladı: Hasar tespit raporu-4

10.01.2014 Vatan
Lire en Français

Fethullah Gülen cemaati ile AKP hükümeti arasında süren savaşın ilk hasar tespit raporunu 20, ikincisini 26, üçüncü ve sonuncusunuysa 29 Aralık’ta kaleme aldım. Bunların hemen hepsinde hükümetin ağır yaralı ve tereddütlü, cemaatinse sapasağlam ayakta ve kendine güvenli olduğu sonucuna varmıştım. Bugün gelinen noktada dengelerin değişmeye başladığını söylememiz mümkün. Açalım ve geçen süre zarfında tarafların durumunu ayrı ayrı ele alalım. Önce hükümet cephesi:

Hükümetin ucuz atlattığı TIR krizi

2014’ün ilk günü Hatay’da yaşanan TIR krizi, hem cemaat-hükümet savaşının sadece yolsuzluk iddialarını kapsamadığını, hem de çok ciddi uluslararası boyutları bulunduğunu gösterdi.
Şunu artık biliyoruz: Cemaat akıllıca bir stratejiyle, hükümete karşı harekâtını, tam da onun uluslararası platformda, özellikle Suriye başta olmak üzere bölgesel sorunlarda izlediği politikalar yüzünden yalnızlaştığı bir döneme denk getirdi. Bu politikalar nedeniyle nişan tahtasına yerleştirilen kurumların başında MİT bulunuyor. Her ne kadar sivil bir kuruluş olsa da Orta Doğu politikalarında hep hükümetle aynı dalga boyunda ve sık sık da koordineli bir şekilde faaliyet gösteren İHH da eleştiri ve saldırılardan nasipleniyor. Sonuçta TIR operasyonunu planlayanlar bir taşla üç kuş, yani MİT, İHH ve hükümeti vurmuş oldular.
Kuşkusuz hükümetin desteğine sahip olan MİT, savcıların TIR’da arama yapmasına izin vermeyerek her şeye rağmen güçlü olduğunu gösterdi, fakat aratmama ısrarı nedeniyle, zaten var olan spekülasyonların daha da büyümesinin önüne geçilemedi.

Kuvvetler ayrılığını ihlalin faturası

Bu süre içinde hükümetin yediği ikinci ciddi darbe olarak İzmir merkezli ve Binali Yıldırım’ın bacanağını da kapsayan yolsuzluk operasyonu karşımıza çıkıyor. Hükümet yine polis şeflerini görevden alarak soruşturmayı akamete uğrattı, fakat yargıya müdahale etmesinin kamuoyunda yol açtığı rahatsızlıkların önüne geçmesi mümkün olmadı. Aynı durum HSYK’yı Adalet Bakanlığı denetimine almaya yönelik yasa tasarısı için de geçerli. Çoğulcu demokrasinin olmazsa olmazı hâlindeki kuvvetler ayrılığını ihlal eden her türlü adım ve girişimin iktidar partisine belli (ve muhtemelen ağır) bir faturası olacağını düşünüyorum.

Bir fenomen olarak Öz

Tabii bir de Zekeriya Öz olayı var. Düne kadar hükümet ve cemaat çevrelerinin “demokrasi kahramanı” olarak yüceltmekte hemfikir oldukları Savcı Öz etrafında yaşananlar, cemaat-hükümet savaşının bir tekerrürü gibi: Bu sefer de tarafsız kişiler, her iki tarafın da ayrı ayrı haklı ve haksız yönleri olduğunu düşünüyor ve hiçbirine tam olarak destek olamıyor. Daha önemlisi, Öz-Erdoğan atışmasının da kazananı yok, olacağa da benzemiyor. Burada da kimin daha az ve daha çok kaybettiğine bakacak gibiyiz.
Bu konuyu kapatmadan önce Öz’ün yazılı açıklamasındaki “Başıma gelebilecek en kötü şey ölüm olur, görevim nedeniyle ölmem hâlinde de görev şehidi olacağım için bu benim için şeref olacaktır” sözlerinin, kavganın geldiği kritik noktayı göstermesi bakımından anlamlı olduğunu ve nedense bunun üzerine fazla durulmadığını (veya durulmak istenmediğini) vurgulayalım.

Doldur-boşalt

17 Aralık yolsuzluk/rüşvet operasyonundan beri hükümetin ne tür bir misilleme yapacağını kestirmeye çalışıyoruz. İlk aşamada soruşturmalarda yer alan isimleri görevden alma şeklinde refleks gösteren hükümet Efkan Ala’nın İçişleri Bakanı olmasıyla birlikte özellikle Emniyet’te çok geniş kapsamlı operasyonlar yaptı ve daha da yapacağa benziyor. Milli Eğitim, Maliye gibi diğer bakanlıkların da dâhil olduğu Gülen cemaatini bürokrasiden ayıklama harekâtının başka bakanlıklara da sirayet etmesi şaşırtıcı olmayacak. Çünkü AKP hükümeti, özellikle 2007 seçimlerinin ardından bürokrasiyi cemaate yakın kadrolarla doldurmaya yönelmişti. Yani dün cemaatten oldukları için seçilenler, bugün yine aynı gerekçeyle ayıklanıyor.
Bürokrasideki bu kıyımın cemaati hükümet karşısında güçsüzleştireceği belli, ama hükümetin cemaatin mali kaynaklarını kısmaya yönelik olarak attığı ve atması muhtemel adımların daha hayati olduğu muhakkak. Örnek olarak Bugün Gazetesi ve Kanaltürk’ün sahibi Akın İpek’in başına gelenleri, Bank Asya etrafındaki spekülasyonları gösterebiliriz. Savaşın tırmanmasına paralel olarak, hükümetin hiddetinden ürken varlıklı kişilerin cemaate yönelik teveccühlerinde azalma olması herhâlde kimseyi şaşırtmayacaktır. Bu da cemaat için zor günlerin başladığı anlamına geliyor.
Hükümet dershaneleri kapatarak, bürokrasideki varlığını en aza indirerek, faaliyetlerine doğrudan ya da dolaylı engeller çıkartarak, mali kaynaklarını kısarak cemaati zaman içinde iyice zayıf düşürmeyi hedefliyor. Hâl böyle olunca cemaatin elindeki kozları fazla zaman kaybetmeden kullanmasını bekleyebiliriz.

Yani her an her şey olabilir.




Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Cemaat-hükümet savaşı: Hasar tespit raporu-1 20.12.2013
2 Esas hedef Erdoğan’ın bizzat kendisi: Hasar tespit raporu-2 26.12.2013
3 Gülen sustu sulh havası hakim oldu: Hasar tespit raporu-3 29.12.2013
4 Cemaat için zor günler başladı: Hasar tespit raporu-4 10.01.2014
5 Cemaat ve hükümet nihai kapışmayı erteliyor: Hasar tespit raporu-5 20.02.2014
6 Cemaat ile hükümet barışabilir mi? Hasar tespit raporu-6 27.03.2014
7 Hasar tespit raporu 7: Savaş bitti ve Cemaat kayıp mı etti? 21.04.2014
8 Hasar tespit raporu-8 Cemaat ağır yaralı 17.12.2014
9 Hasar tespit raporu-9 Cemaat’e karşı “başkomutan” Erdoğan 18.12.2014
10 Hasar tespit raporu-10: İktidar savaşı bitti, Cemaat'i tasfiye süreci başladı 11.11.2015
11 Hasar tespit raporu 11: Sivil kanadı sivil olmayan kanada kalkan olunca Cemaat topyekûn kaybetmeye başladı 20.12.2015
12 Erdoğan-Gülen savaşı - hasar tespit raporu - 12 02.06.2016
13 Gülen ve cemaati için yolun sonu mu? Hasar tespit raporu 13 28.07.2016

Son makaleler (10)
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
25.12.2024 Transatlantik: Yeni Suriye’de Türkiye’nin rolü - Yemen İsrail’in hedefinde
24.12.2024 Altılı Masa’nın lâneti
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
12.12.2024 Bahçeli’nin İmralı hamlesine seçmen nasıl bakıyor? Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
10.12.2024 Transatlantik: Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı