Cemaat denizin ortasında gemileri yaktı

21.12.2013 Vatan

Sizden önce Fethullah Gülen’in herkul.org sitesinde yayınlanan 400. Nağmesini (http://www.herkul.org/herkul-nagme/400-nagme-merhum-cumhurbaskani-turgut-ozal-ve-sehitlik/) ve özellikle şu son cümlesini okumanızı rica ediyorum: "163. Madde’ye de ‘İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn’ dedik. Birileri başkalarına karşı o ruhu yeniden hortlatmayı düşünüyorlarsa, Merhum’un (Turgut Özal’ı kastediyor) o mevzudaki o olumlu gayretleri karşısında böyle bir niyet ve böyle bir düşüncenin ne derece bir densizlik olduğunu da doğrudan olmasa bile dolayısıyla ifade etmiş olduk."
Ardından dünkü Zaman Gazetesi’nde Hüseyin Gülerce’nin "Operasyon ve yakın tehlike" başlıklı yazısını (http://www.zaman.com.tr/huseyin-gulerce/operasyon-ve-yakin-tehlike-_2186024.html#.UrQfH2RdXBw) ve özellikle sonundaki şu cümleyi: "AK Parti iktidarının kapısındaki yakın tehlike, makul olanın, hukukî olanın dışına çıkıp, her şeyi berhava edecek öfkeli bir kalkıştır…"
Bu iki alıntının dünkü yazımın şu paragrafıyla çakışıyor olması sanıyorum tesadüf değil: "Aslına bakılacak olursa ‘Cemaat kadrolarını devletten ayıklama’ projesi uzun zamandır gündemde ve Cemaat de herhalde buna göre bazı tedbirler almıştır. Lakin Gülen hareketi için çok daha büyük bir risk söz konusu: Hükümetin, Cemaat’in sivil kanadını kırmaya veya en azından aşındırmaya yönelik adımlar atması ki dershane projesi buna açık bir örnekti."

Topyekun savaş

Görüldüğü gibi, hükümetin Cemaat’e sınırlı bir cevap mı vereceği, yoksa topyekun savaş konseptiyle mi hareket edeceği sorusu hayati bir önem taşıyor. İkinci şıkkın, yani topyekun savaş stratejisinin öne çıkması kimseyi şaşırtmasın, zira 17 Aralık’ta Cemaat’in hükümete karşı böyle bir stratejinin startını verdiğini gördük. Hükümete yönelik böylesine yıpratıcı bir operasyonun Fethullah Gülen’den habersiz yapılması ihtimalinin çok yüksek olmadığı kanısındayım; anladığım kadarıyla Başbakan dahil hükümet çevreleri de benzer bir görüşte.
İkinci hayati soru, karar vermesi halinde hükümetin böyle bir stratejiyi hayata geçirmesine elverişli bir zemine sahip olup olmadığıdır. Şurası kesin: 17 Aralık operasyonunun ardından Cemaat’e karşı atılacak her adım, hükümetin yolsuzluğu örtme çabası olarak görülüp gösterilecek. Bu açıdan Ahmet Şık’ın 32. Gün’deki "Kendisine yönelik örgüt davasını bilen Cemaat, operasyonu öne aldı. Cemaat, 'hırsızlığı ortaya çıkarınca bize örgüt muamelesi yapıyorlar' diyecek" sözlerini önemsemek lazım.

Cemaat’in yalnızlaşması

Tekrar zemin konusuna dönecek olursak, hükümetin Türkiye’deki muhafazakâr kesimin çoğunluğunu, Cemaat’e karşı topyekun bir stratejiye ikna etmekte fazla zorlanacağını düşünmüyorum. Zira Gülen’in Mavi Marmara olayındaki tutumu, MİT krizi gibi AKP hükümetini zor durumda bırakan her adımı Cemaat’i ülkenin diğer dindar kesiminin büyük kısmıyla arasının açılmasına sebep oldu. Tam da yerel seçimler öncesine denk gelen ve AKP’de şimdiden ölümcül yaralara yol açan 17 Aralık operasyonuyla birlikte Cemaat’in sadece AKP ile değil İslami kesimin ciddi bir bölümüyle de bağlarını koparttığını söyleyebiliriz. Gülen hareketinin Türkiye’de yalnızlaşması onun küresel plandaki değerinin aşınmasına da neden olabilir.
Kuşkusuz operasyonla ortaya atılan yolsuzluk iddialarını İslami kesimde açıktan savunacak, hoşgörecek veya önemsiz gösterecek kimse ortaya çıkmayacaktır ancak bu şokun etkisiyle AKP’nin yerel seçimlerden yenik çıkması ve buna bağlı olarak iktidarı kaybetme sürecinin başlaması ihtimalinin hemen herkesi endişelendirdiği de açıktır.
Aklıma Rasim Özdenören’in, Mısır tartışmaları sırasında yazdığı "Bu ateş hepimizi yakar" yazısı (http://yenisafak.com.tr/yazarlar/RasimOzdenoren/bu-ates-hepimizi-yakar/39234) ve (bugün hep denk geldiği gibi) oradaki son cümle geliyor: "Gemiler sahile çıktıktan sonra yakılır, denizin ortasındayken değil. Unutmayalım..."
Fethullah Gülen’in bunu nasıl olup da unutmuş olduğunu samimi olarak anlayabilmiş değilim. Bitirirken: Dün "Hükümet ağır yaralı, Cemaat sapasağlam ayakta" demiştik ama bu geçici bir durum. Çünkü hükümet ve Cemaat’in birbirlerini giderek tırmanan bir şiddetle tükettikleri ve buna bağlı olarak hiçbir tarafın sapasağlam ayakta kalmaya mecalinin kalmayacağı bir sürecin içinden geçiyoruz.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
25.12.2024 Transatlantik: Yeni Suriye’de Türkiye’nin rolü - Yemen İsrail’in hedefinde
24.12.2024 Altılı Masa’nın lâneti
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
12.12.2024 Bahçeli’nin İmralı hamlesine seçmen nasıl bakıyor? Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
10.12.2024 Transatlantik: Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı