Yine mi “oylar bölünmesin”?

19.10.2013 Vatan

Radikal Gazetesi yazarı Koray Çalışkan, bu yerel seçimler öncesinde yaşanması kaçınılmaz olan bir tartışmaya bir nevi erken doğum yaptırdı ve İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı için BDP (daha doğrusu HDP) adayı olma ihtimali bulunan Sırrı Süreyya Önder’in CHP lehine, hatta daha da detaylandırarak Mustafa Sarıgül’e destek için adaylıktan vazgeçmesi çağrısı yaptı. Önder ve BDP/HDP’lilerin verdikleri karşılıkları bir yana bırakıp bu teklifi, daha doğrusu çağrıyı (tabii bunun CHP tarafından resmen yapılmadığının altınız çizerek) irdeleyelim.
Öncelikle şunu vurgulamak lazım: Eğer söz konusu isim Önder olmasaydı, BDP/HDP’nin adayı CHP ve ona yakın çevrelerde pek bir telaş yaratmazdı. Ancak Önder, milletvekili adayı olduğu andan itibaren, özellikle Gezi Parkı direnişinde sergilediği performansla sadece Kürt siyasi hareketinde değil, genel olarak solda da hızla sivrildi. Dolayısıyla Önder, kendini solda hisseden, seçeneksizlik nedeniyle birçok seçimde “kerhen” CHP’yi tercih eden geniş bir kesimin oylarını alma potansiyeline sahip.

Geçmiş deneyimler

Çalışkan’ın dillendirdiği çağrının birçok kişiye makul ve olumlu gelmesinin arkasında o meşhur “oylar bölünmesin” kaygısı var. “Meşhur” çünkü bununla ilk olarak 1994 yerel seçimlerinde tanık olmuştuk; merkez sağ ve sol partilerin adayları “aman oylar bölünmesin” diyerek İstanbul büyükşehir belediyesini “umacı” gibi göstermek istedikleri Recep Tayyip Erdoğan’a kaptırmışlardı. Daha sonraki seçimlerin hemen tümünde merkez partileri RP/FP/AKP’ye karşı sandıkta birlik ve beraberlik çağrısı yapıp çoğunda hüsrana uğradılar.
Çünkü daha baştan “aman oylar bölünmesin” dedikleri anda rakiplerinin (dün RP/FP, bugün AKP) çok güçlü olduğunu, kendilerinin de zayıf olduğunu kabul etmiş oluyorlardı. Bu zaaf gösterisinin ardından hemen her seferinde herbiri birleşmenin asıl adresi olarak kendini gösterince seçmenin kafası allak bullak oluyordu.
“Oylar bölünmesin” çağrısıyla seçimlere siyasi değil ideolojik anlam yüklenmesi de bir diğer yanlıştı. Çünkü kalabalık bir grup “bunlar gerici, tehlikeli” dedikçe, dün RP/FP, bugün AKP adayları “bunlar bizden sırf dindar olduğumuz için korkuyor” diyerek anında ideolojik açıdan avantajlı duruma geçiyorlardı. Sonuçta “aman oylar bölünmesin”ciler büyük ölçüde vatan/millet edebiyatı ve az buçuk siyaset/proje ile seçmenin karşısına çıkarken dün RP/FP, bugün AKP son derece modern yöntemlerle, sahici seçim kampanyaları düzenliyordu.

Gezi direnişi ruhu

Dolayısıyla daha adayını bile belirleyememiş olan CHP’nin İstanbul stratejisini “oylar bölünmesin” temeline oturtması halinde tarihin tekerrürüne tanık olacağız demektir. CHP’nin, İstanbul’da kazanabilmesi için daha önce AKP’yi tercih etmiş seçmenlerin bir bölümünü kazanması gerekirken, “oylar bölünmesin” diye kendisini sadece AKP muhalifleriyle sınırlaması pek mantıklı olmasa gerek.
Kaldı ki “oylar bölünmesin” dendiğinde hangi oyların kastedildiği de muğlak. Kuşkusuz birçok kişi “tabii ki AKP muhalifleri kastediliyor” diyecektir ancak BDP seçmeninin en az AKP’ye olduğu kadar, hatta birçok açıdan CHP’ye daha fazla karşı olduğu da ortada. İstanbul gibi önemli bir merkezde BDP/HDP’nin CHP lehine çekilmesinin hiçbir sağlam gerekçesi gelmiyor aklıma. BDP’lilerin CHP’ye bir minnet borcu olduğunu da sanmıyorum, olsa olsa alacak vardır.
Tabii olayın bir de Gezi direnişiyle ilişkili yönü var. Gezi direnişinin siyasi iktidardan farklı gerekçelerle rahatsız olan birçok farklı grubu biraraya getirmiş olduğu ve CHP’nin bundan yararlanmak istediği doğru. Ancak o süreçte harekete geçmiş olan kesimlerin enerjisini, dinamizmini ve tabii ki oyunu olmak için “Gezi ruhunu yerel seçimlere taşıyacağız” demenin yetmediği de ortada. Hele o süreçte ortada hiç gözükmemiş isimlerle böyle bir iddianın altından kalkmak hiç mümkün değil.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
05.01.2025 Esrarengiz bir süreç üzerine notlar
02.01.2025 Mümtaz'er Türköne ile söyleşi: "Bu sürecin en büyük kaybedeni AK Parti ve Erdoğan olur"
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
27.12.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (247): Asgarî ücret ve CHP’nin tavrı, Suriye’de Türkiye damgası, Gelecek ve DEVA’dan istifâlar
25.12.2024 Transatlantik: Yeni Suriye’de Türkiye’nin rolü - Yemen İsrail’in hedefinde
24.12.2024 Altılı Masa’nın lâneti
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
20.12.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (246): Suriye’de yeni dönem ve Türkiye - CHP belediyelerine haciz
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
05.01.2025 Esrarengiz bir süreç üzerine notlar
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı