Mustafa Sarıgül: Kimin çaresi?

12.11.2013 Vatan

Tam bir hafta önce, yıllar boyunca duvarları kaplayan “Çare Sarıgül” sloganından hareketle, Mustafa Sarıgül: Neyin çaresi? diye sormuştuk. O yazıda Şişli Belediye Başkanı’nın CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olması halinde neler olabileceğini tartışmış ve önümüzdeki seçimden başarılı çıkması halinde CHP liderliğine doğru yol almasının muhtemel olduğunu ileri sürmüştük.
Aynı yazıda Sarıgül’ün sergilediği “siyaset yapmayan siyasetçi” profilinin artıları ve eksilerinin neler olabileceğini de masaya yatırmıştık. Kaldığımız yerden devam etmek için şu soru işimize yarayabilir: Sarıgül solcu mu?

Sarıgül ve sol

Kişisel olarak, yıllar sonra CHP’ye dönüş yapan siyasetçinin solcu olduğunu düşünmüyorum. Ama benim onun hakkında ne düşündüğümün bir önemi yok. Asıl Sarıgül’ün kendisini nasıl gördüğü ve gösterdiği; kamuoyunun da onu nasıl algıladığı önemli.
Görebildiğim kadarıyla Sarıgül solcu olup olmadığı konusunda herhangi bir şey söylemiyor, buna pek ihtiyaç duymuyor ve galiba, kendisini solcu olarak deklare etmesinin yarardan çok zarar getireceğini düşünüyor. Hakkını verelim gerçekçi bir strateji: Gençlik kollarından beri CHP’de (ve diğer merkez sol partilerde) siyaset yapan birinin mütemadiyen “ben solcuyum” demesine gerek yok. Hele Sarıgül gibi, CHP’nin geleneksel oy tabanından ötelere açılmak isteyen biriyseniz solculuğa vurgu sizin aleyhinize olabilir.

Sarıgül ve Gezi direnişi

Sol ve solculuğun son yıllarda iyice etkisini ve itibarını kaybettiği; neyin sol, neyin sağ olduğunun iyice muğlaklaştığı bir dönemde Sarıgül’ün bu tür ideolojik/siyasi pozisyon alışlardan uzak durması anlaşılır bir şey ancak başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye’nin siyasi kalıplarını altüst etmiş olan Gezi Parkı direnişine karşı nötr duruşu için aynı şeyi söylemek zor.
Anlaşıldığı kadarıyla Sarıgül, Gezi direnişine karşı da sol ve solculuğa karşı takındığı tavrı benimsemiş durumda. Mesela bir yandan, Gezi ruhuna yakın olduğunu bildiği/düşündüğü kişilere “Tabii ki ben de Geziciydim, belediye başkanı olarak direnişçilere sürekli yardım yolladım” diyor, diğer yandan CHP’ye mesafeli seçmeni kendisinden ürkütmemek için Gezi motifini alenen öne çıkarmıyor.
Aslına bakılacak olursa Sarıgül istese de (ki tekrarlayalım: istemiyor, isteyeceğe de benzemiyor) Gezi direnişi savunuculuğu yapamaz. Çünkü onun şu güne kadar çizdiği belediye başkanı ve siyasetçi profili, Gezi eylemcilerinin karşı çıktığı AKP tarzı belediyecilik ve siyasetçilikten çok da farklı değil.
Gezi direnişçileri, yaşadıkları kentin esas olarak bir rant alanı olarak görülmesine, kentin dokusuyla, kendilerine sorulmadan hoyratça (ve esas olarak yeni rant alanları açmak için) oynanmasına karşı çıkmışlardı. Sarıgül’ün belediyecilik anlayışının bu bağlamda Gezi direnişçilerini (ve tabii ki direnişe aktif olarak katılmasalar da benzer şekilde düşünenleri) tatmin edebileceğini hiç sanmıyorum.

En çok kim sevinir?

O zaman başlıktaki soruya gelebiliriz: Sarıgül kimin çaresi?
Muhakkak ki işin yerel yönetimi de aşan çok ciddi siyasi bir yönü var. Yani AKP’den rahatsız olan birbirinden farklı kesimler İstanbul’un düşmesinin iktidara indireceği darbeden hareketle, eğer CHP aday gösterirse Sarıgül’ü herhalde destekleyeceklerdir. Ama onun ötesinde başka bir realite var: R. Tayyip Erdoğan’ın 1994 Mart ayında Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesinden bu yana İstanbul hep aynı gelenek tarafından yönetiliyor ve bu devasa rant pastası büyük ölçüde o geleneğe yakın belli sermaye grupları arasında paylaştırılıyor; hatta bu paylaşım yoluyla yeni sermayedarlar yaratılıyor.
Eğer Sarıgül (veya AKP’li olmayan bir başkası) İstanbul’da kazanırsa buna en fazla, 20 yıl boyunca dışlanmış olan sermaye grupları sevinecektir.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
05.01.2025 Esrarengiz bir süreç üzerine notlar
02.01.2025 Mümtaz'er Türköne ile söyleşi: "Bu sürecin en büyük kaybedeni AK Parti ve Erdoğan olur"
29.12.2024 Ve yeni “Çözüm Süreci” başladı
27.12.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (247): Asgarî ücret ve CHP’nin tavrı, Suriye’de Türkiye damgası, Gelecek ve DEVA’dan istifâlar
25.12.2024 Transatlantik: Yeni Suriye’de Türkiye’nin rolü - Yemen İsrail’in hedefinde
24.12.2024 Altılı Masa’nın lâneti
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
20.12.2024 Ruşen Çakır ve Kemal Can ile Haftaya Bakış (246): Suriye’de yeni dönem ve Türkiye - CHP belediyelerine haciz
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
05.01.2025 Esrarengiz bir süreç üzerine notlar
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı